Rum lidere tepki!!
Rum Lider Hristodulidis’in, “Kanlı Noel” katliamın 62. yılında düzenlenen törende yaptığı açıklamalara Meclis’te temsil edilen siyasi parti temsilcileri tepki gösterdi. “Barış yerine çatışmayı hedefleyen açıklamalar”… Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Oğuzhan Hasipoğlu, “Bu zihniyeti temsil edenlerin AB dönem başkanı olacak olması da manidardır. Bu zihniyet, barış yerine çatışmayı, çözüm yerine çözümsüzlüğü hedeflemektedir.” ifadelerini kullandı. ‘Ortamı zehirler’ uyarısı!… CTP Genel Sekreteri Mehmet Kale Kişi, Kıbrıslı Türklerin eşit söz sahibi olduğu, güvende hissettiği ve geleceğe huzurla bakabildiği bir çözüm için her platformda çalışmaya devam edeceklerini söyleyerek,1963 saldırılarını güzellemenin bugün gelişen ortamı zehirleyeceğine dikkat çekti. “Algı operasyonu yürütülüyor”… DP Genel Sekreteri Serhat Akpınar, Rum liderliğinin tamamen bir algı operasyonu yürüttüğünü ifade ederek, Kıbrıs Türk tarafının ortaya koyduğu iki devletli çözüm dışında bir çözüm modelinin kabul edilmeyeceğini belirtti. “Fikirlerini tüm dünya görmelidir”… Yeniden Doğuş Partisi Genel Sekreteri Erşah Sabit Yılmaz, Hristodulidis’in açıklamalarını eleştirerek “50 yıldır Kıbrıs masasında “ortak çalışma” yapmaya çalıştığımız komşumuzun gerçek fikirlerinin ne olduğunu tüm halkımız ve dünya görmelidir.” dedi.
Cemre CEMALİ
Terör örgütü EOKA’nın Kıbrıs Türklerine yönelik başlattığı ve tarihe “Kanlı Noel” olarak geçen katliamın 62. yılı geride kaldı. Rum Yönetimi Başkanı Nikos Hristodulidis’in, “Kanlı Noel” katliamlarını anmak amacıyla Lefkoşa’daki Agios Kassianos Kilisesi’nde düzenlenen törende yaptığı konuşma KKTC’de tepkilere neden oldu. Hristodulidis, terör örgütü EOKA tarafından Kıbrıs Türklerine yönelik katliamların başlatıldığı 21 Aralık 1963’ün, “Kıbrıs’ın modern tarihinde bir dönüm noktası” olduğunu savundu. Güney Kıbrıs’ta ‘Enosis’ vurgulu pankartlar eşliğinde düzenlenen törende Hristodulidis, 21 Aralık 1963’te Kıbrıs Türklerinin hedef alındığı “Kanlı Noel” olaylarını “mücadele”, “fedakârlık” ve “kahramanlık” olarak nitelendirdi.
KIBRIS muhabiri Meclis’te temsil edilen 4 siyasi partinin temsilcilerine Rum Liderin açıklamalarını sordu. Farklı görüşteki siyasilerin açıklamaları Rum liderin ifadelerine eleştiri şeklinde oldu.
Hasipoğlu: Bu zihniyet, barış yerine çatışmayı hedefliyor .Ulusal Birlik Partisi (UBP) adına konuşan Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Oğuzhan Hasipoğlu, iki toplumun ortaklığında kurulan “Kıbrıs Cumhuriyeti”nden Türkleri şiddet yoluyla tasfiye etmeyi hedefleyen Akritas Planı’nı uygulamaya koyan EOKA’cı Rum çetelerinin 20 Aralık 1963’ü 21 Aralık’a bağlayan gece, Lefkoşa’da saldırıya geçerek onlarca Kıbrıs Türkü’nü şehit ettiğini hatırlattı. Hasipoğlu, bu olayları 60 yıl önce kahramanlık ve fedakarlık olarak kabul edip, 11 yıl daha Kıbrıslı Türklere mezalimlik uygulayan zihniyetin 60 yıl sonra da şu anki Rum liderin düşüncesiyle aynı zihniyetle devam ettiğini ifade etti. Rum lideri Hristodulis’in konuşmasının hemen arkasında duran pankartta belirtildiği gibi bu beyanatın ‘Helen- Kıbrıs -Enosis’ zihniyetinin bir tezahürü olduğuna dikkat çeken Hasipoğlu, “Bu zihniyeti temsil edenlerin AB dönem başkanı olacak olması da manidardır. Bu zihniyet, barış yerine çatışmayı, çözüm yerine çözümsüzlüğü hedeflemektedir.” dedi.
“Rum liderliği kilise ile aynı ağızda”
“Rum lider Hristodulidis’in açıklamalarının ardından “ortak gelecek” kurulması mümkün olur mu?” sorusuna ise Hasipoğlu, şu şekilde yanıt verdi:
“Bu zihniyette olan Rum liderliğinin kilise ile aynı ağızda olduğunu bir kez daha gördük çünkü kilise de hep bu ağızdan konuşur. Rum liderliğinin zihniyetinin değişmemesi, değil ortaklığı işbirliği yapmamızı dahi adeta imkânsız hale getirmektedir.” Hasipoğlu, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin Kıbrıs adasını bir “Helen adası” yapma zihniyetinde olduğunu ifade ederek, “Bu açıklamalar da zaten bu iradenin bir tezahürüdür. En büyük idealleri de herkesin bildiği gibi adayı Yunanistan’a bağlamaktı ama onun da perde gerisindeki irade adayı bir yunan adası yapmaktı.” dedi. Günümüz koşulları içerisinde de olası kurulacak bir masada Rum liderliğinin tavrının çok net olduğuna dikkat çeken Hasipoğlu şunları söyledi:
“Bizimle bu adanın yönetimini, zenginliğini paylaşmak gibi bir niyetleri olmadığı çok nettir. Ne mutlu bize ki anavatanımız Türkiye Cumhuriyeti, Kıbrıs adasının Girit olmasına müsaade etmemiştir. Kıbrıs adasındaki Kıbrıs Türk Halkının varlığını ve devamını tesis edecek Mutlu Barış Harekâtı’nın gerçekleşmesini sağlamışlardır. Böylece hem Kıbrıs Türk halkına hem de Rumlara aslında barış ve huzur getirmiştir.”
CTP Genel Sekreteri Kişi: İki toplumda da derin izler bıraktı
Cumhuriyetçi Türk Partisi (CTP) Genel Sekreteri Mehmet Kale Kişi, 1963 Kıbrıs olaylarının yalnızca bir tarihsel kırılma değil, aynı zamanda bugün hâlâ süren siyasal ve toplumsal tıkanıklıkların da kaynağı olduğunun farkında olduklarını ifade ederek, “Rum liderliğinin tarihi tek taraflı, korku diliyle ve ötekileştirme kurgusu üzerinden yansıtma girişimi Kıbrıs’a fayda sağlamaz.” dedi. Tarihi yalnızca kendi bakış açımızdan okuyan, karşı tarafın yaşadığı acıları yok sayan yaklaşımların, geçmişte olduğu gibi bugün de barışı değil, güvensizliği ve ayrışmayı beslediğini belirten Kişi, 1963’ün yarattığı travmaların iki toplumda da derin izler bıraktığının bir gerçek olduğunu ifade etti. Kişi, bu saldırıları güzellemenin bugün gelişen ortamı zehirleyeceğine dikkat çekerek şunları söyledi: “Ancak bu gerçek, bizi geçmişe saplanmaya değil; geçmişten öğrenerek geleceği daha sağlam temeller üzerinde kurmaya yönlendirmelidir. Bu nedenle esas ihtiyaç, müzakere masasının kurulmaya çalışıldığı, liderlerin görüşmelerinden halklar adına olumlu çıkarımların ve kazanımların beklendiği bu dönemde geçmişi inkâr etmeden ama onu sürekli bir tehdit diliyle yeniden üretmeden ele alabilmektir.” Kişi, empati kültürünün barışın önemli bir adımı olduğuna inandıklarını söyleyerek “Bizler, acıların yarıştırılmadığı, hiyerarşik bir hafıza inşasının terk edildiği; her iki toplumun da yaşadıklarının karşılıklı olarak tanındığı bir empati kültürünün barışın önemli bir adımı olduğuna inanıyoruz.” dedi.
“Empati, yalnızca insani bir tutum değil; aynı zamanda kalıcı güvenliğin ve birlikte yaşamın temelidir” vurgusu yapan Kişi, Kıbrıs’ta güvenliğin, bir tarafın diğerine karşı korunmasıyla değil; hiçbir tarafın diğerine tehdit oluşturmadığı bir siyasal düzenle mümkün olabileceğine dikkat çekti.
“Kıbrıslı Türklerin eşit söz sahibi olduğu çözüm”
Mehmet Kişi, Kıbrıslı Türklerin eşit söz sahibi olduğu çözümün gerekliliğine vurgu yaparak şunları söyledi: “Asıl sorumluluğumuz; genç kuşaklara geçmişten ders çıkarabilen, ama geleceğe güvenle bakabilen bir Kıbrıs vizyonu sunmaktır. Barış, ancak bu zihinsel eşik aşıldığında sürdürülebilir hâle gelebilir. Bu ancak korku değil güven üreten bir siyasal irade ile mümkündür. Savaşı övmek bizlere ancak acı getirir ve bu kabul edilmezdir. Biz, Kıbrıslı Türklerin eşit söz sahibi olduğu, güvende hissettiği ve geleceğe huzurla bakabildiği bir çözüm için her platformda çalışmaya devam edeceğiz.”
DP Genel Sekreteri Akpınar: Güney Kıbrıs kendi hikâyesini yazmış
Demokrat Parti (DP) Genel Sekreteri Serhat Akpınar, Rum Yönetimi lideri Nikos Hristodulidis’in açıklamalarını hayretler içerisinde okuduğunu söyleyerek “Biz kendi acılarımızı, doğrularımızı, tarihi en doğru şekilde dünya kamuoyuyla paylaşmaya çalışırken Güney Kıbrıs kendi hikâyesini yazmış.” dedi. Akpınar, Rumların işlemiş olduğu suçlar ve katliama rağmen 1963’ü tamamen kendi kahramanlıkları gibi gösterdiklerini belirterek kaybettikleri asker gücünü dahi bugün anıtlaştıracak bir düzeye getirmeye çalıştıklarını ifade etti. Rumların, özellikle de şu anki Rum liderliğinin adadaki varlıklarını dünya kamuoyu önünde tamamıyla kendi lehlerine dönüştürebilme çabası içinde olduğunu belirten Akpınar, yapılanların ve söylenenlerin tamamen bir algı operasyonu olduğunu söyledi:
“Kendilerini haklı göstermeye çalıştıkları bir senaryo üretiyorlar. Bu nedenle bizim tüm açıklığı ve çıplaklığıyla sadece 1963’ü değil, 63 ve sonrasında yaşanan, tarihe geçen her olayı hem kendi iç kamuoyumuzda sürekli canlı tutarak hatırlatmalıyız hem de dünya kamuoyuyla bunu her şekliyle paylaşmak zorundayız.”
Akpınar, Güney Kıbrıs’ın özellikle son zamanlarda kendi içinde başlatmış olduğu, kendilerine yönelik sözde pozitif algı süreçleri içinde olduğunu söyleyerek şunları kaydetti:
“Adada yaşanan her türlü sürecin Türkler tarafından Kıbrıs Cumhuriyeti’ni yok etmek, bölmek ve Rumlara karşı, karşı bir süreç olarak anlatmaya çalışıyorlar. Yani bizi aslında yaşamakta olan bir azınlık ve azınlığın ortaya koymuş olduğu mücadeleye dönüştürmeye çalışıyorlar.”
Akpınar, bu nedenle de Kıbrıs Türklerinin seviyeli, tutarlı ve sürdürülebilirliği olan bir yaklaşım içinde olmasının önemine işaret ederek “Bunu sadece siyasi partiler anlamında değil, tüm gerçekliği eğitim kitaplarımızda da yeniden müfredatlarımıza ekleyecek şekilde düzenlememiz gerekiyor. Bu noktada Milli Eğitim Bakanlığımıza çok iş düşüyor. Tüm dış temsilciliklerimiz, büyükelçiliklerimiz ve Türkiye Cumhuriyeti ile eş zamanlı şekilde bu süreci dünya kamuoyuyla olabilecek en doğru şekilde anlatmamız gerekiyor.” dedi.
“İki devletli çözüm modeli”
“Rum lider Hristodulidis’in açıklamalarının ardından “ortak gelecek” kurulması mümkün olur mu?” sorusuna ise DP Genel Sekreteri Akpınar, şu şekilde yanıt verdi:
“Biz zaten bunun, bu çerçevede olamayacağını söylüyoruz. Bu düşüncelerle de ilk kez bugün karşı karşıya kalmadık. Yıllardır sinsi sinsi böyle bir düşünce ve siyasi hazırlık içerisinde olduklarını biliyoruz. Zaten bu nedenle de her şeye rağmen tüm uzlaşı ve müzakere masalarından tamamıyla çekildiler.” Akpınar, iki devletli çözüm modelinin önemine dikkat çekerek sözlerine şöyle devam etti: “Bundan sonra da bizim ortaya koyduğumuz iki devletli çözüm dışında, onların arzu ettikleri sözde Kıbrıs Cumhuriyeti altında birleşmenin mümkün olmayacağını yine yeniden yineliyorum. Önemli olan, başta sayın cumhurbaşkanımız olmak üzere bu süreçte görev üstlenen siyasilerimizin tüm bu gerçekliğin farkında olup süreçleri bu yönde ele almalarıdır.”
YDP Genel Sekreteri Yılmaz: Gerçek düşüncelerini tüm dünya görmeli
Yeniden Doğuş Partisi (YDP) Genel Sekreteri Erşah Sabit Yılmaz, Rum Yönetimi lideri Nikos Hristodulidis’in açıklamalarını eleştirerek “50 yıldır Kıbrıs masasında “ortak çalışma” yapmaya çalıştığımız komşumuzun gerçek fikirlerinin ne olduğunu tüm halkımız ve dünya görmelidir.” Dedi. Kanlı Noel Katliamının ülkemiz için kara günler olduğunu anımsatan Yılmaz, “Yaşananlar zulümdü, soykırımdı.” vurgusu yaptı.
Yılmaz, geçmişte yaşananların unutulmaması gerektiğinin altını çizerek, Kıbrıs Türk halkının 1974 öncesinde, özellikle 1950 yılından sonra büyük baskılar ve zulümler gördüğünü anımsattı. Kıbrıs Türk halkının 1974’te de kendi özgürlüğünü, bağımsızlığını ve güvenliğini kazandığının altını çizen Yılmaz, şunları söyledi:
“Bugün masada federasyon mu olacak? Yoksa farklı konularda bir araya geleceğiz, bu şekilde mi yapacağız? diye konuştuğumuz ve bunu savunan kesimlere özellikle ricamdır; tarihini görsünler ve geleceği ona göre aydınlatsınlar.” Yılmaz, geçmişte o şartlarda bedel ödemiş büyüklerin bugünkü torunları olduklarını söyleyerek “Bugün masada küçük kazanımlarla güvenliğimizi ve bağımsızlığımızı kimseye emanet etmeyeceğiz. Bunu hatırladığımız bir gün olarak anımsanmasını istiyoruz.” dedi. “Rum lider Hristodulidis’in açıklamalarının ardından “ortak gelecek” kurulması mümkün olur mu?” sorusuna ise YDP Genel Sekreteri Erşah Sabit Yılmaz, şu şekilde cevap verdi: “Örfü, adeti, dini, dili, geçmişi farklı olan iki ırkın ortak bir çatı altında buluşmasını gerektiren bir durum yoktur. Bugün Yugoslavya bile 9’a bölünmüş; kendi içerisinde aynı dili konuşan ülkeler tarafından ayrı ayrı bağımsızlığı oluşturmuş ülkelerden oluşuyor. Neden Kıbrıs adasında dili, dini ve ırkı ve hiçbir örf ve adeti neredeyse örtüşmeyen iki toplumu bir arada yaşamaya zorluyoruz? Ya da buraya doğru eğilim göstermeye çalışıyoruz?”
“Ortak yönetim çatısında karışamayız”
Yılmaz, Kıbrıs Türk halkının adanın tamamında ekonomik ve siyasi hakları olduğunu ifade ederek “Bunları koruyarak, gözden kaçırmadan bu konuya bu şekilde eğilinebilinir; iki halkın birbirine sosyoekonomik olarak karışmasına gerek yok. Sadece turistik ve ticaret olarak karışabilir. Bunun dışında ortak yönetim çatısında karışamazlar.” dedi. Üzerinde durulması gereken noktanın “tanınma” olduğuna dikkat çeken Yılmaz, “Buradaki esas olay komşumuzla kuracağımız güzel sosyal ve ticari ilişkiler ve Kıbrıs Türk devletinin gelecekte dünya tarafından tanınmasıdır.” vurgusu yaptı.