Çalışanlarına 25 maaş ikramiye veren patron konuştu
Toygun ATİLLA yazdı
KİM BU ADAM Kimdi bu adam ? Pandemi döneminde, iş yerleri patır patır işçi çıkarırken, “Hiç bir çalışanımızı işten çıkartmayacağız” diye ortaya çıkıyor. Çalışanlarına 25 maaş ikramiye veriyor… Galatasaray’dan “en büyük” ödülü alıyor… Skoda’dan “Yaşam boyu onur” ödülüne layık görülüyor… Çekya Dışişleri Bakanlığı tarafından “Diplomasiye Üstün Katkı” ödülü ile onurlandırılıyor… Kincentric Best Employers 2023 programı kapsamında “En İyi İş Yeri” ödülünü alıyor… Hem de ilk değil, bu yıl 3. kez… Geçen yıl 400 milyon vergi vermiş, bu yıl 1 milyar lira gibi bir rakam vermesi bekleniyor. ÇEŞME’DE RANDEVU Merakım, yazılan çizilenlerin ötesinde… Randevulaşıyoruz, Çeşme’de buluşuyoruz. ÇALIŞANLARININ “BABASI” Çalışma arkadaşı Muammer beyi arıyor yolda. Telefon ekranında ismi yerine “Baba” diye kayıtlı olduğunu görüyorum. Telefonu kapattıktan sonra soruyorum. “Baba diye kaydetmişsiniz ?” “O bizim babamız. Tanıdığınızda ne demek istediğimi anlayacaksınız” diyor… PR MI, REKLAM MI ? Açıkçası yazılanların, çizilenlerin abartılı olduğu düşüncesindeyim. Tüm bunlar bir reklam, pr kampanyasının bir parçası mı ? “Acabalar” içindeyim… BAZI İNSANLAR ANLATILMAZ YAŞANIR İşte tam bu duygular içinde Skoda’nın Türkiye Distribütörü, Yüce Auto’nun Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Yüce ile tanışıyorum. Masada kayıt cihazı, mekan kalabalık, söyleşimiz beş dakikada bir yanına gelen dostları ile sürekli çalan telefonları ile kesiliyor. Sohbet ediyoruz, anlamaya, tanımaya çalışıyorum. Sonda söyleyeceğimi baştan söyleyeyim. “Bazı insanlar anlatılmaz, yaşanır” Ahmet Yüce tam anlamıyla böyle biri… Hatta tam bu yazıyı kaleme aldığım sırada kendisi beni arıyor. Diyorum ki, “Şu an söyleşimizi yazıyorum ama yazdıklarıma ben bile inanamıyorum” Kahkaha atarak kapatıyor telefonu… GALATASARAY LİSESİ’NİN 23 YAŞINDA BİTİREN MEKTEPLİ Ahmet Yüce, 11 yaşında girdiği Galatasaray Lisesi’ni 23 yaşında bitirmiş. Mekteplilik, iliklerine, ruhuna kadar işlemiş. Öylesine mektepli ki.. Soruyorum: “Sizin için “kafatasçı derecesinde mekteplidir” diyorlar. Gülüyor, “kafatasçıyım” diye yanıtlayarak devam ediyor: “Biz liseliyiz, mektepliyiz, Galatasaraylıyız. Kökleri 1481’e dayanan büyük bir camianın evlatlarıyız. Dünyada bir örneği daha olmayan bir camiayız. Bu değerlerimizi, geleneklerimize sahip çıkmazsak biteriz” diyor ve ekliyor “Herşey mektepte başladı. Bugün Galatasaray UEFA kupasını kazanan bir kulüp ise bunun arkasındaki güç mekteptir. Galatasaraylılar bunu unutursa köklerini unutur” HAYALİ: MAÇLARDA LİSE PANKARTI Hayalinin her maçta Galatasaray Lisesi’nin pankartının tribünleri süslemesi olduğunu söyleyen Ahmet Yüce, “O pankartın her maçta liseli olmayan taraftarlarımız tarafından tribünlere asılması beni çok mutlu edecek. Yıllar önce her maçta o pankart olurdu. Bundan sonra da olması en büyük dileğim” diyor. Galatasaray Başkanları Mustafa Cengiz, Adnan Polat ve Burak Elmas’ın ibra edilmediğini hatırlatarak soruyorum: “Bu üç isim de mektepli değil ve bu üç ismin de ibra olmamasında sizin büyük rolünüz olduğu söyleniyor. Ne diyorsunuz ? “Başkanlarımız son derece iyi Galatasaraylı ve namuslu insanlardır. İbra edilmemelerinin sebebi mali konular değil idari konulardır. Belki de bunun sebebi, Galatasaray geleneklerini ve adetlerini, kültürünü yeterince özümseyememiş olmaları olabilir” BAŞKANLIK DÜŞÜNÜYOR MU ? 10 Nisan 2021’de Galatasaray taraftarları Ahmet Yüce’nin kulübe başkan olması için kampanya başlatmışlardı. Camiada bu kadar sevilen bir isim kulübe başkan olmayı düşünmüyor muydu ? “Elbetteki her Galatasaraylının amacı bir gün kulübe başkanlık etmektir. Ancak, Dursun abi şu anda fevkalade bir başkanlık yapıyor, kulübü yönetiyor. Erden Timur kardeşimiz de ona aynı başarı ile eşlik ediyor. Biz de başarıları ile gururlanıyoruz. Bir gün bize ihtiyaç duyulursa geçmişte olduğu gibi o gün de her şeyimle Galatasaray’ın yanında olurum” YARDIMIN, BAĞIŞIN REKLAMI OLMAZ Galatasaray camiası içinde yaptığını duyduğum yardımlar konusunda ise son derece ketum. Bu konuda ser veriyor sır vermiyor. “Bizim geleneklerimiz de, aldığımız terbiye de yapılan yardımlar, bağışlar açıklanmaz” diyor. Galatasaray sohbetini sonlandırıp, biraz da patronluk boyutuna, iş hayatını konuşmaya başlıyoruz. 25 MAAŞ İKRAMİYE VEREN PATRON SÖZÜNDEN SIKILDI Ahmet Yüce, gündeme 25 maaş veren patron olarak gelmekten sıkılmış. “Benim yaptığım gayet normal, insanlar bunu neden bu kadar büyüttü ki. Zaten olması gereken bu. Ben iş arkadaşlarımla birlikte kazanıyorum. Onlarla paylaşıyorum. Hep birlikte insanca yaşayalım ve mutlu olalım istiyorum” diyor. ENFLASYONDAN EZİLMEYEN ÇALIŞANLAR Ahmet Yüce’nin yanında çalışanlarının ekonomik şartlarını tesadüf eseri yanımıza gelen çalışanlarından duyduğumda cidden inanamıyorum. Yüce Auto’da çalışan 120 kişinin, TUİK hesaplamalarında çıkan enflasyonda da, ENAG’ın açıkladığı enflasyon rakamlarından da etkilenmeyecek ölçüde bir yaşam sürdüklerine şahitlik ediyorum. İŞÇİ DEMİYOR, İŞ ARKADAŞLARIM DİYOR Ahmet Yüce, çalışanlarına asla “işçi” demiyor, “iş arkadaşlarım” diyor… İş arkadaşları ile de aynı yemek sofrasını, aynı masayı paylaşıyor. Çalışma arkadaşı Muammer beyi işe aldığında verdiği ilk talimatı “arabamın kapısını asla açma” olmuş. Sonra da eklemiş, “Kapı açılırsa sadece hanımefendilere açılır” Patron sözünü de günümüzdeki patronların tavrını da sevmiyor. FAVORİ PATRONU: FERİT ŞAHENK Ahmet Yüce’ye göre Türkiye’deki tek iyi patron Ferit Şahenk… Doğuş Holding’in sahibi Ferit Şahenk’i şöyle tarif ediyor: “O değişik bir adam. Vizyon sahibi, kibar, mütevazi, dost, adam… Hem ülkeye hem de birlikte çalıştığı arkadaşlarına katkısı çok fazla” İYİ PATRON OLUNMAZ İYİ İNSAN OLUNUR “İyi bir patron nasıl olunur ?” Yanıtlıyor: “İyi patron olunmaz, iyi insan olunur. Kendine “patron” diyenlere yegane tavsiyem şudur: Önce iyi insan olmayı becerin. Sonra herşey olursunuz” MÜGE ANLI HAYRANI Ahmet Yüce’nin hayatında televizyon programcısı Müge Anlı ayrı bir yer tutuyor. Her sabah Müge Anlı’nın programlarını izlemeden güne başlamıyor. Müge Anlı’nın önemli bir toplumsal görev ifa ettiğini düşünüyor. Müge Anlı’nın programlarını izleyenler bilirler… “Hayırsever Ahmet beyden tekerlekli sandalye, maddi yardım” diye başlayan cümlelerdeki Ahmet bey, Ahmet Yüce’den başkası değil. Bugüne kadar soyadını kullanmaktan kaçınarak, yüzlerce ihtiyaç sahibine yardımcı olmuş. İmkanı olan iş insanlarının da bu konuda ellerini taşın altına koyarak ihtiyaç sahiplerine yardımcı olmaları gerektiğini düşünüyor. OĞLU ALİ YÜCE DE ÇOK SEVİLİYOR Ahmet Yüce ile sohbetimizde şirketin varisi Ali Yüce de var. Ali Yüce de babası gibi sıkı bir Galatasaraylı. En az babası kadar çalışma arkadaşları tarafından çok seviliyor. Baba oğul Yüce’ler onlar için çok kıymetli. Ali Yüce, ilk gençlik çağlarından itibaren şirkette görev almış. Yaz tatillerinde bile çalışmış. Şu anda da şirketin bütün yükü omuzlarında… Ahmet Yüce bu durumu şöyle anlatıyor: “Çevremde kimi iş sahiplerinin yaşları ilerlemiş olmasına rağmen çocuklarına sorumluluk vermediklerini görüyorum. Oğlum Ali, gençliğinden beri şirkette her işi yaptı. Şu anda da bütün yükü başarı ile omuzluyor. Onunla gurur duyuyorum” YOKLUKTAN GELİP ZENGİN OLANLAR NEDEN ÇALIŞANLARINI EZİYOR ? Sohbetimiz devam ederken aniden sesi yükseliyor Ahmet Yüce’nin, “Bak ben ne simitçilikten ne de boyacılıktan geliyorum. Dededen, babadan varlıklı doğmuşum. Ama kendilerine bir hikaye yaratıp, ben simitçilik yapıp, boyacılık yapıp bu durumlara geldik diyenleri hiç anlamıyorum. Madem yokluktan geldiniz, niye yokluktan gelen çalışma arkadaşlarınızı eziyorsunuz. Onlarla zenginliğinizi paylaşmıyorsunuz ?” MELEK DEĞİL Ne yalan söyleyeyim Ahmet Yüce ile söyleşimiz de hem konuştuklarımızdan hem çalışanlarının kendisine karşı olan sevgisinden, saygısından, hem de dostlarının kendisine gösterdiği ilgiden çok etkilendim. Bu yazıyı kaleme alırken bile okurun tüm bunları “abartılı” bulabileceğinden endişe etmedim dersem yalan söylemiş olurum. Ancak başta da söylediğim gibi “Bazı insanlar anlatılmaz, yaşanır” Bir gün tesadüf ederse Ahmet Yüce ile tanışırsanız ne demek istediğimi anlayacaksınız. Tüm bu anlattıklarımdan sakın bir melek profili de çıkmasın. Ahmet Yüce, hepimiz gibi hataları, kusurları olan bir insan… Onları da sohbetimiz sırasında paylaşacak kadar samimi ve şeffaf. Şunu söyleyebilirim, Ahmet Yüce’nin “hata ve kusurlarının” zarar verdiği tek kişi ise kendisi… Ahmet Yüce, paylaşan ve iyi insan olmaya gayret gösteren, kendi deyimince “sıradan biri”…